Sayfalar

7 Haziran 2013 Cuma

Dostlardan bir anlatıyor...

"Bir kaç gün oldu yeni ziyaretim için. Oturdum mübarek huzurlarında ve huzuru buldum.
Seyre daldım o güzeller güzelini. Mübarek yüzlerinden saçılan nur haleleri dayanılmaz
feyizler dağıtıyordu.

Bir sofi vardı mübarek yanlarına ve uzun uzun anlatıverdi aile hayatından sıkıntılarını ve
anne babasından haberler ile. Laf uzadıkça uzadı ve zahiren anladık ki mübarek sıkılıverdi
bu uzunca konuşmadan ve buyurdular ki;

-Bölyle her şeyi uzuun uzuun anlatmanıza gerek yoktır, zaten biz sizin kalbinizi de biliyoruz.

Buyurdular, ve o sofiyi huzurlarından gönderiverdiler. Yanımda oturan bir genç daha vardı.
Gavs hz. leri bir işaret ile genci mübarek yanlarına çağırdılar hemen bu olayın akabinde ve
mübarek ellerindeki gülü ona veriverdiler.

Biz taccüb ile hemen gencin etrafını aldık. Acaba niye ki verdi diye iştiyak tutarak. Dedi ki
genç utana sıkıla.

-Vallahi ben içimden geçirdim ki o an, acaba mübarek ellerindeki gülü bana vermezler mi?
Ondandır beni çağırıpta ellerindeki gülü vermeleri." 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder